NE KADAR
Bir suret almışız, gelmişiz ama
Acaba ne kadar sevmişiz.
Ne kadar sevebilmeyi ögrenmişiz.
Ne kadar bu suretlerden geçebilmişiz.
Ne derece surete takılmayıp,
Özümüze vuslat edebilmişiz.
Ne derece, Alemlerde, şu anda,
bir gönülle var olduğumuzu hissedebilmişiz.
Ve herşeyin, bizim gönlümüzün
bir kıpırtısıyla var olduğuna şahit olmuşuz.
Ne kadar,
Ne kadar sevebilmişiz.
Ne kadar sevmeyi, sevmişiz.
Özünden çıkan bu sevginin ve sevmenin
Muhammedin ashabı olduğunu
Ne kadar bilmişiz.
Ne kadar görebilmişiz.
Ne kadar hissedebilmişiz.
Ne kadar, bu vücut İsmailini, Hakka kurban edebilmişiz.
Bu acayip hikayelerde, mesellerde, meselelerde,
gerçekten, böyle olmayı sevmişiz.
Ne kadar.
Ne kadar sevebildiysek
Ne kadar özümüz olabildiysek,
buradaki ismimizi, özümüzle kaplayabildiysek,
gerçekten,
Ne kadar özgür ve
Ne kadar sevmekle ilğili bir şey olduğumuzu,
Ne kadar farkedebilmişiz.
Ne kadar bu suretden geçebilmişiz ve
Ne kadar, bu surete, tekrardan bir laf söyleyebilmişiz
Ve ne olmayı seçmişiz.
Hangi deneyimler bize gerekmiş.
Hangi olmazlara girmişiz.
Bütün olmazların, bütün sıkıntıların, içinden
Ne zaman ve ne kadar
tekrar Aşkı, Muhabbeti seçmişiz.
Ve biz ne zaman bu noktaya gelmişiz.
Dışarda, herhangi birinden,
herhangi bir suretten, beklentimizi ne zaman kesmişiz.
Ve bu zevk için,
Sadece, bu zevkin yaşanabilmesi için,
Var olduguna şahit olaraktan,
Ne kadar yok olmayı, Hiçliği ve
Muhammedi sevebilmişiz,
Ne kadar.
Özümüzle, özümüzü
Ne kadar, tekrardan Tekvin ismiyle zuhura getirebilmişiz.
Ne kadar….
RENGİN SAKAOĞLU – 12 AĞUSTOS 2020