Masal
Bir varmış bir yokmuş, ormanda yaşayan bir
muhabbet kuşu varmış.
Bu kuş gündüzleri şen şakrak dolaşır,
güler oynarmış.
Gece olunca fakat ürker korkarmış.
Orman hayvanlarından korkar, korkar fakat
aynı zamanda meraklı ve cesurmuş.
Muhabbet kuşuymuş ama
muhabbet etmesini bilmiyormuş.
Korkusunun bitmesini, geceleri de
muhabbet etmek istiyormuş.
Bunun için yollara düşmüş.
Vardığı hiçbir durakta korkusu bitmemiş.
Bir gün bir avcı onu yakalamış,
Avcı onu çok sevmiş o da onu çok sevmiş.
Avcı korkusunun biteceğini ona haber vermiş.
O da sevinmiş ama gel zaman git zaman korkusu bitmemiş.
Avcı onu bırakmış, o da yine yollara düşmüş.
Tam umutsuzluğa kapıldığı bir anda başka bir
avcı onu yakalamış ve ona demiş ki:
<Ben seni ne yapacağımı biliyorum>.
Muhabbet kuşunu bir kafese kapatmış,
üstünü bir siyah örtüyle örtmüş.
Muhabbet kuşu bu sefer çok sinirlenmiş.
<Yahu! Daha önce az da olsa arada bir uçuyordum,
biraz da muhabbet ediyordum, hem de
aşkı biliyordum. Şimdi ne oldu böyle, debelen dur>.
Nafile, avcı örtüyü açmıyormuş.
Ona dur bekle demiş. Her debelendiğinde içinde daha çok
kalacaksın, belki de sonsuza dek.
Muhabbet kuşu yandık diyormuş,
ama elinden de başka bir şey gelmiyormuş.
Sonra muhabbet kuşu avcının diğer bir iki kuşu nasıl azat ettiğini
ve muhabbete kavuşturduğunu görmüş
ama ya beni azat etmezse diyormuş.
Bir gün dırdır etmeyi bırakmış ve
“eh ne yapalım” deyip karanlık kapalı
kafesin içini keşfe koyulmuş.
Orada şarkı söylemeye başlamış.
Yavaş yavaş kafesin içini sevmeye,
bu yerin daha önce gördüklerinden çok daha
güzel bir yer olduğunu görmeye başlamış.
<Allah Allah, ben niye bunu daha önce fark etmedim.
Meğer burası ne harikaymış>, demeye başlamış.
O böyle dedikçe kafesten güzel kokular
dışarıya çıkmaya başlamış.
Bunu duyan avcı, kafesin örtüsünü kaldırmış ve
kapısını açmış.
Bir de ne görsün kafes de, örtü de hayalmiş.
Hemen avcıyı aramış, bulamamış.
Bir de ne görsün avcının içinde değil miymiş zaten.
Burası gördüğü en güzel yermiş.
Artık muhabbet etmek için uçup gitmesine gerek yokmuş.
Ondan çıkan kokuya tüm muhabbet kuşları
kendileri geliyorlarmış.
Öyle bir muhabbet olmuş ki korku değil başka
hiçbir şey kalmamış.
O avcının gönlünde neşeli keyifli aşkı yaşamış.
Avcı onu sonra şaha götürmeye karar vermiş.
Şah kapısını açmış onlara buyurun demiş.
Bir de ne görsün tüm sevdikleri orda değil miymiş?