Akıldan Gönüle Gönülden Beyine
Biz aslında gönül evimizden beyine, kıyasi olarak düştük, yani üftade olduk (bu dünyada, esfeli safilin).Sonra Allah’ın “ben alemlere sığmam yalnız gönüllere sığarım” sözünü işittik. Kıyasi idrak zevk ve arzularımızı, seyrettiğimiz çokluk alemini, dualiteyi birlemeyi öğrenmek, bitirmek daha çok üzerimizdeki etkisini azaltmak ve zaman zaman yok oluşunu seyretmek için bir yolculuğa çıktık (Hz. Musa gibi). Beynimizdeki holografik evrenin bize dışarıdan aynen olduğu gibi yansıdığını gördük, şahit olduk. İzafi seyr edişten külli seyre başlayabildiğimizde bu alemdeki kıyasi varlığımızın yokluğunu, aslın özümüz olan Allah isimlerinin ortaya çıkışından ibaret olduğunu sezdik. İndimizde la ilahe iila Allah yani varlığımın özünde o var dedik (kabımız ve kabiliyetimiz ölçüsünce). Bu yeni zevk ediş, seyr ediş, hal ve bakış açısıyla tekrar çokluk alemine döndük, mesul olarak. İdrak, zevk ve bilincimizde bu taşı sen değil ben attım manası vesvesesiz zuhur edene kadar devam ettik Peygamber efendimizin zevk ve teklif ettiklerine bir damla yaklaşabilmek için. Çokluğu, dualiteyi Allah’ın esmalarının halleri olarak algılamaya başladık bu defa. Yolculuğumuz devam ediyor.
Gönülden, aşktan, beyne yani kıyasi seyr edişe düşmüşken (dünya) ve zaman zaman bu yüzden ağlarken, kıyası hakla seyretmeyi zevk edince gönül evinden bu sefer tüm peygamber idraklarının toplanma yeri olan Kudüs’e, beyne, epifiz (pineal gland noktasına) uruç etmeyi fark ettik (heart math). Beynimizdeki zanların gönlümüze yansımasını yaşarken, şikayet ederken, (izafi olarak), gönlümüzün birlemesi zevklerini, muhabbetini, beynimizdeki epifiz bezinde birleme olarak yansımasını yaşamaya başladık. Kıyasla bizi üzen beynimiz, şimdi gönül birlemesiyle farkı, muhabbeti, gönlü yansıtan bir hal aldı. Sonsuz sınırsız olan Allah ilmi ve muhabbetinden bir iki damla paylaştık. Allah selamı üzerimize olsun.